Atanamayan Öğretmenler
Atanamayan öğretmenler Türkiye’nin kanayan yarası. Bu yara zaman zaman gündeme üzücü intihar eden öğretmen haberleri ile gündeme gelmekte. Atanamayan öğretmenlerin sayısının çokluğu da göz önüne alındığında bu tür haberler toplumda daha çok dikkati çekiyor.
Yılların birikimi olan bu sorunun çözümünün nasıl olacağı da bilinmiyor. Her yeni gelen bakan önceliklerinden birisinin atanamayan öğretmenler olduğunu dile getirse de kalıcı ve ümit verici bir gelişme sağlanamıyor.
Türkiye de atanamayan öğretmenlere ilişkin verilere bakıldığında; Halen atanmayı bekleyen 412 bin 15 öğretmen yükseköğretim diplomalı işsizler arasında ikinci sırayı oluşturmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Strateji Belgesi’ndeki verilere göre, eğitim ve eğitim bilimleri fakültelerinde okuyanların sayısı 228 bin 279. Fen fakülteleri, edebiyat fakülteleri, fen edebiyat fakülteleri, insan ve toplum bilimleri fakülteleri ve ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrenciler de dâhil edildiğinde öğretmen olmayı bekleyen 653 bin 899 lisans öğrencisi olduğu görülüyor. Öğretmenlik alanlarına kaynak teşkil eden diğer programlar ve pedagojik formasyon kurslarına devam eden mezun öğrenciler de dikkate alındığında öğretmen olarak atanmayı amaçlayanların sayısı bir milyonu aşıyor. Her yıl fakültelerden mezun olanlarla birlikte işsiz öğretmen sayısı katlanarak artıyor. Bu öğretmenlerin bir bölümü özel okullarda çalışmaya başlıyor. Bir bölümü de ne iş bulursa yapıyor. Çoğunluk hiç iş bulamadan atanacağı günü bekliyor umutla. Eğitim fakültelerine bugün itibariyle hiç öğrenci alınmasa bile var olan adayların atanabilmesi için uzun yıllara ihtiyaç bulunuyor. Sorun düşünüldüğünden de çok büyük.
Hükümet doğal olarak (belki de olması gereken bu) olaya bütçe açısından bakmakta ve bunun doğal sonucu olarak da atanması yapılan öğretmen sayısı sınırlı kalmakta.
Türkiye’nin imkanları çok ama yeterli verimlilikte değerlendiriliyor mu? Bunun tartışılması gerekir. Öğretmen sayısının yüksekliği bir ülke için övünülecek bir durum olması gerekirken bugün ülkemiz ve iktidarlar için büyük bir sorun olarak gözükmekte. Ne kadar acı bir durum. Planlamalarımızı ve stratejilerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerektiği ortada.
Öğretmen sayısının yüksekliği, sayısının yani kemiyetin (nicelik) yanında keyfiyet (nitelik) sorununun da önemi büyük.
Ülkelerin kalkınmasında eğitim rolü doğru orantılı. Eğitim seviyesinin ve kalitesinin yüksek olduğu ülkelerin refah ve gelişmişlik düzeyinin yüksekliği dikkat çekici. Eğitimde ki sorunların büyüklüğü bir ölçüde çözülmesi halinde sahip olduğumuz dinamiklerinde büyüklüğü anlamı taşıyor. Bugün sorun olarak gözüken bu husus doğru çözümler ve uygulamalarla fırsata dönüşebilir. Ümitsiz olmaya gerek yok.
Öğretmen sayısı artarken nitelikli öğretmen sayısını arttırmak da hedef olmalıdır. Bunun içinde dünya ile rekabet eden eğitim anlayışı içinde öğretmenlerimizin en az iki dil bilen, donanımlı, yenilikleri takip eden, sosyal yönü kuvvetli, girişimci ruha sahip olacak şekilde yetiştirilmelidir. Öğretmenlik mesleği sevdirilmeli. Öğretmenlik üst düzey kazanç sağlayan meslekler arasında yerini almalıdır.
Bunlar çözüldüğünde Lider Ülke olma yolunda dev bir adım atmış olacağız.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.