Başarıya Koşmuş Milletten 2 Hayat Felsefesi
Japonya.
2 Dünya savaşından ağır yenilgi ile çıkmış, harap olmuş bir ülke iken dünyaya örnek gösterilen teknoloji ülkesi haline gelmiş muhteşem insanların yaşadığı yer.
Bir millet düşünün ki dibe vurmuş, yok olma eşiğinden dönmüş, yenilginin ezikliğini yaşamış toplumdan zirvelere çıkmak.
Kolay değildir bu. Anlatılmaz belki yaşanır. Belki 2 örnek verirsek nasıl olduğuna dair bir fikir elde edebiliriz.
Hayat Felsefesi 1:
Japonya’nın Fukuoka’da şehrinde geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen bir maratonda yaşanan olayda, Rei Lida isimli üniversite öğrencisi koşucu, yarışın sonlarına doğru düşerek bacağını kırdı. Japonya televizyonundan canlı olarak yayınlanan görüntülerde, bayrağı bir sonraki takım arkadaşına ulaştırmaya çalışan yarışmacının acılı anları binlerce insan tarafından izlendi. Rei Lida’dan bayrağı alıp yarışa devam etmek için bekleyen takım arkadaşı ise o anlarda gözyaşlarına boğuldu.
Koşucunun düşerek bacağını kırmasının ardından menajerler takımın yarışmadan çekilmesini istese de Lida, azmiyle kendisine ait olan kısmı bitirmekte kararlıydı. 19 yaşındaki Lida 4 bin metrelik maratonu emekleyerek elleri ve dizleri kan içinde tamamladı. Parkurunu tamamladıktan sonra hastaneye kaldırılan yarışmacının kırık bacağının ise iyileşmesi için 4 aya ihtiyacı olduğu bildirildi. Lida ise, performansından ötürü menajerinden özür diledi.
Bu azim, bu kararlılık, bu ahlak, bu ekip ruhu inanılmaz. John Ruskin’in ifadesinde ki “Pek çok din vardır; fakat sadece bir tek ahlak vardır” sözünü doğrulayan yaşanmış bir örnek Lida ve azmi.
Hayat Felsefesi 2:
Eğitim her şeydir. Eğitimsiz bir toplumun başarılı olması ve geleceğe ümitle bakabilmesi mümkün değildir. Okumayan eğitimsiz bir toplum ise aldatılmaya, yok olmaya her zaman mahkumdur.
Bu gerçekliği gören Japonya da seçimlerde ilginç bir uygulama var.
Japonya’da lise mezunu olmayanlar oy veremiyor. Japon hükümeti bu durumu şöyle açıklıyor. “Kendi gelişimini tamamlayamamış bir birey, toplumu ve devleti ilgilendiren konularda söz ve hak sahibi olamaz.”
Ne kadar doğru bir yaklaşım.
Bu düşünce tarzı okuma seviyesinin düşük olduğu (ki bizim öyle) toplumlarda kabul edilmese, hatta saldırılara varacak kadar tepkiler gösterilse de yerinde bir tespit olarak düşünüyorum. Yapılması gereken oy kullanma hakkını okuma yazma bilmeyenlere indirgemek değil, toplumun okur yazar seviyesini yükseltmek olmalıdır. Bu tür uygulama eğer hayata geçirilecekse bir geçiş süreci de konulabilir.
Ama her şeyin ötesine Japonya’nın geleceğini eğitimli kadrolara ve halka teslim etmek isteme düşüncesi takdirle karşılanması gereken bir tutum.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.