BİR HIYAR BEN MİYİM?
Şu dünyada bir hıyar benmişim gibi hissediyorum kendimi. Acı ama gerçek.
Rahmetli Barış Manço bir şarkısında;
“Sözüm meclisten dışarı dostlar
Bu günlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum.
Hani ince kıyım doğrasalar beni
Marmara, Ege, Karadeniz
ve hatta Akdeniz cacık olur diyorum”
dizeleri daha anlamlı geliyor artık bana.
Artık ruhum dayanmıyor bu duyarsızlığa ve duyarsız suratlara. Her gün çevremde gördüğüm canlı cenaze ruhsuz insanların yüzlerine bakmaktan utanıyorum. Utanıyorum Allah’ım utanıyorum. Ne kadar da yüzsüzler, ne kadar da duyarsızlar.
Duyarsızlık ile yüzsüzlük at başı koşturuyor. Bir o geçiyor bir öbürü.
Nereden çıkıyor ve nasıl başarıyorlar bu kadar duyarsızlıkları?
Yalnızım. Kalabalıklar arasında yalnızım. Yığınlar içinde yalnızım.
Bir sürü insan, güya hepsi duyarlı, güya hepsi vatanını milletini seviyor, güya menfaat peşinde koşmuyor, güya sözlerinin erleri insanlar. Hadi canım sende. Yürü bas git işine. Senin bu milletten, bu vatandan, bu insanlardan daha önemli önceliklerin var. Sen sözde milliyetçi, sözde duyarlısın, sözle fedakarsın.
Senin önceliğin menfaatlerin, işin, eğlencen, iş ve gelecek endişen ve güvenliğin. Varsa yoksa bu.
Sahi sizler ne zaman sözününüz eri olup, ben buradayım diyeceksiniz. Birilerinin itelemesiyle, görünüşte iş yapmaktan yada yapıyor görünmekten vazgeçeceksiniz.
Sen busun işte. Ne eksik ne fazla.
Aslında Nazım Hikmet’in dizeleri senin durumunu daha iyi anlatıyor. Oku ve dinle gör aynadaki halini.
“Akrep gibisin Kardeşim,
Korkak bir karanlık içindesin Akrep gibi.
Serçe gibisin Kardeşim,
Serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin Kardeşim,
Midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, Kardeşim.
Bir değil,
Beş değil,
Yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin Kardeşim,
Gocuklu celep kaldırınca sopasını
Sürüye katılıverirsin hemen
Ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
Hani şu derya içre olup
Deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
Senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
Kabahat senin,
-Demeğe de dilim varmıyor ama-
Kabahatin çoğu senin, Canım Kardeşim!”
Sevgili Barış abicim, çektin gittin de kurtuldun kendini Hıyar gibi hissetmekten.
Bakıyorum sağıma soluma ve soruyorum kendime. Bir ben miyim kendini hayır gibi hisseden?
Sözüm meclisten içeri ama bir hıyar benim galiba.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.