Birlikte Yaşama Nedeniyle Dul Yetim Aylığının Kesilmesi
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kadına boşanma nedeniyle bağlanan dul-yetim aylıklarının muvazaalı boşanma gerekçesiyle iptal edildiklerini görmekteyiz.
İdare tarafından muvazaalı boşanma nedeniyle boşanma tarihinden iptal tarihine kadar geçen dönem için yapılan ödeme miktarı ile birlikte faizin de geri ödenmesi istenilmektedir.
İdarenin yapmış olduğu işlemin iptali istenildiğinde davanın adli yargıda mı yoksa idare yargıda mı görüleceği konusunda görev uyuşmazlığı oluşabilmektedir.
İdari yargıda açılan bu tür davalarda idare tarafından genellikle görev itirazında bulunulmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin (a) bendinde “idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,” (b) bendinde ise “idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” idari dava türleri arasında sayılmıştır.
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 5. maddesinin (a) bendinde ise, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derece Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal ve tam yargı davalarını çözümlemek idare mahkemelerinin görevleri arasında sayılmıştır.
31.05.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır.
5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sıfatıyla 5434 sayılı Yasa kapsamında yetim aylığı alan davacının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, davalı idarece tesis edilen dul-yetim aylığı maaşının kesilmesi işleminin ve muvazaalı boşanma nedeniyle asıl alacak ve faiz borcunun ödenmesine talebine ilişkin işleminin iptali isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın, 5434 ve 5510 sayılı Kanun hükümleri bağlamında çözümleneceği gözetildiğinde, açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na 8.5.2008 tarihli Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren 5754 sayılı Kanunun 68. maddesiyle eklenen “5434 sayılı Kanuna İlişkin Geçiş Hükümleri” başlıklı Geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun’a göre aylık, tazminat, harp malullüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 8.2.2006 tarihli ve 5434 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartlara haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunacağı; 5. fıkrasında, bu madde kapsamına girenlerin aylıkların bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı kuralına yer verilmiş, aynı Kanunun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller başlıklı 56. maddesinin son fıkrasında da, “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır” kuralı yer almıştır.
Yukarıda belirtilen mevzuat kuralına göre, 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce 5434 sayılı Yasaya göre aylık bağlananların gerekli şartları haiz oldukları müddetçe aylıklarının ödenmesine devam edileceği ve bunların aylıklarının kesilmesi hakkında da 5434 sayılı Yasada yer alan kuralların uygulanması gerekeceği tabiidir.
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun 75. maddesinde ise, kendisinden aylık bağlanacak olanların ölümü tarihinde evli bulunmayan kız çocuklarına aylık bağlanacağı, evlenme dolayısıyla aylığı kesilmiş olanlardan sonradan boşanan veya dul kalanlara da eski aylıklarının bağlanarak ödeneceği, ölüm tarihinde evli olmaları sebebiyle aylık bağlanmamış kız çocuklarından bilahare boşanan veya dul kalanlara da bu tarihleri takip eden ay başından itibaren aylık bağlanacağı, bu takdirde evvelce 68 inci madde gereğince ölüm tarihinde müstahak dul ve yetimlere bağlanmış olan aylıklarda; bu kere aylık bağlanan çocuk da nazara alınmak suretiyle gerekirse düzeltme yapılacağı kuralına yer verilmiştir.
5510 sayılı Yasanın Geçici 4. maddesi kapsamında bulunan davacı hakkında 5434 sayılı Yasanın uygulanmaya devam edeceği ve anılan Yasanın 75. maddesi uyarınca boşanan kız çocuklarına bu tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanacağı açık olup, bu aylığın boşanılan eşle fiilen birlikte yaşamaya devam edildiğinin tespiti durumunda kesileceğine yönelik bir düzenlemenin 5434 sayılı Yasada yer almadığı gözetildiğinde, 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin son fıkrasına dayanılarak tesis edilen aylığın kesilmesi işleminde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Nitekim Danıştay 11. Dairesinin 2016/7517 Esas, 2017/3776 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.
Özetle; aylığın boşanılan eşle fiilen birlikte yaşamaya devam edildiğinin tespiti durumunda kesileceğine yönelik bir düzenlemenin 5434 sayılı Yasada yer almadığından idarenin bu yönde yapmış olduğu işlemlerin hukuki bir geçerliliği bulunmadığı, birlikte yaşama tespit edilse bile bu işlemin haksız olduğu anlaşılmaktadır.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.