Öğretmenler için kariyer planlaması ile ilgili çalışmalar elbette planlanmalıdır. Ancak, öğretmenler için planlanan kariyer planlaması sınav esaslı olmak yerine, akademik kariyer odaklı olmalıdır.
Eğitim öğretimde tatil döneminde olmamıza rağmen, eğitim ile ilgili tartışmalar hız kesmeden devam etmektedir. Geçtiğimiz hafta KPSS’nın iptaliyle birlikte, öğretmenlerin #sınaviptal etiketiyle başlatmış oldukları kampanya twitter iki yüz bin kişiyi geçti. Öğretmenler, tatillerini eğitim videolarını izleyerek geçirmektedirler. Eğitim videolarının niteliği ile ilgili değerlendirmelerin bazılarını daha önceki yazılarımda yapmıştım. Eğitim videoları izlendiğinde, öğretmenlerin itirazlarının yerine olduğu görülecektir. Bazı derslerde eğitim videolarının temel sunum tekniklerini bile içermediği görülmektedir. Ders notları incelendiğinde bazı modüllerin sadece alıntılardan, yabancı yayınlardan alıntılar ve atıflardan ibaret olduğu görülmektedir. Öğretmenler sosyal ortamlardan söz konusu ders notlarını daha anlaşılır cümlelere dönüştürerek paylaşmaktadırlar. Peki, öğretmenler ne istiyorlar? Öğretmenler yılların tecrübesinin dört ya da beş seçenekli bir testle ölçülemeyeceğini ifade etmektedirler. Öğretmenler, diplomalarının uzmanlık belgesi olduğunu ifade etmektedirler. Öğretmenler, kariyer planlaması açısından doğru bir eğitim çalışması olmadığını ifade etmektedirler. Öğretmenler, pandemi nedeniyle zorlu şartlarda eğitim öğretim yılını tamamlarken, yaz tatili döneminde 9 ve 12 modülden oluşan, her modülü en az 20-25 dakikalık 20 ya da 25 videodan oluşan eğitim çalışmasının verimli olmadığını ifade etmektedirler. Öğretmenler, kariyer planlaması yapılacaksa, bunun kıdeme esasına göre 10 yıl ve 20 yılını tamamlayan öğretmenlere uzman ve başöğretmenlik verilmesini ve sınavın iptal edilmesini istiyorlar.
Öğretmenlerin kariyer planlamasıyla ilgili birçok yazı kaleme almıştım. Bu yazımda öğretmenlerin kariyer planlamasıyla ilgili kısa bir öneri daha sunmak istiyorum. Öğretmenler için kariyer planlaması ile ilgili çalışmalar elbette planlanmalıdır. Ancak, öğretmenler için planlanan kariyer planlaması sınav esaslı olmak yerine, akademik kariyer odaklı olmalıdır. Eğitim bilimleri enstitülerinde öğretmenler için sınavsız yüksek lisans ve doktora imkânı tanınmalıdır. Üniversitelerin eğitim fakültelerinde ve eğitim bilimleri enstitülerindeki akademik kadrolar içinde, ömründe bir gün bile eğitim öğretim kurumlarında öğretmenlik yapmamış; ilkokullarda, ortaokullar ya da liselerde öğrencilerin arasına girmemiş çok sayıda akademisyenin olduğu bilinmektedir. Söz konusu fakülte ve enstitülerde akademisyen olarak çalışan, araştırmalar yapan, eğitim öğretim adına ahkâm kesen ancak; söylemleri ve ileri sunduğu tezleri, eğitim öğretim gerçeği ile uyuşmayan çok sayıda akademisyenin olduğu da görülmektedir. Eğitim Fakülteleri ve eğitim bilimleri enstitülerinin akademik kadrolarının temeli öğretmenlik mesleğine dayanmalıdır. Öğretmenlere sınav koşulu aranmadan lisansüstü ve doktora programlarına katılma imkânı tanınmalıdır. Lisansüstü ve doktora programlarını başarılı bir şekilde tamamlayan ve çalışmalarını devam eden başarılı öğretmenlerin eğitim fakültelerine geçişine de imkân tanınmalıdır. Eğitim sistemimizdeki bu kariyer anlayışı eğitim fakülteleri ve eğitim bilimleri enstitülerinin niteliğine katkı sunacağı gibi eğitimde teori ve uygulama birliğine de katkı sunacaktır.
Eğitimde kariyer planlamasıyla ilgili yukarıdaki kısa değerlendirmeden sonra bu yazımda da eğitimde kavram ve öğretim stratejileri konusuna değinmek istiyorum. Kavram tanım olarak, obje ve olayların ortak özelliklerini kapsayan ve ortak adla ifade edile sözcük tasarımlarıdır. Kavramların geliştirme sürecinde belirli yaklaşımlar kullanılır. Bu yaklaşımlar; genelleme, ayrım, tümevarım, tanımlama ve tümdengelimdir.
Jean Piaget, kavram öğrenmede özümseme, uyumsama ve dengesizlik süreçlerini ifade etmiştir. Yapılandırmacı yaklaşımda öğrenme bir bilgi yığını şeklinde değil, bir örüntüdür. Bilginin temel yapı taşları inşa edilmektedir. Kavram öğretiminde ve kavram yanılgıları tespitinde kullanılabilecek araçlar sırasıyla; kavram haritaları, zihin haritaları, kavram karikatürleri, metaforlar ve analojiler, iİki / üç aşamalı testler olarak sıralanır. Öğrencilerin pasif bir dinleyici olmasının ötesinde, aktif olarak öğrenme sürecine katılımını sağlayan aktif öğrenme yaklaşımlarından birisi olan akran öğretimi, her branşta uygulanabilir bir yöntemdir. Öğrenciyi merkeze alan, onun ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran, eğitmenin rehberliğinin yanı sıra kendi yaş grubundan, birbirilerini çok daha iyi anlayan “akran”larının desteğinde olan bir süreç olarak tanımlanır.
Öğrencileri öğrenme sürecinde etken ve aktif kılarak öğrencilerin öğrenmeye yönelik tutumlarını ve motivasyonlarını olumlu yönde etkileyen faktörleri şu şekilde sıralamak mümkündür: Eğitim amaçlarının gerçekleştirilmesinde; öz saygı (Dineen, 1999; Furedi,2004; Jendouri,2002; Kramer,1991), tutum, öz güven, öğrenme özerkliği (Belanger et Farmer, 2012; Hameline, 1999; Hoffmans-Gosset, 1987; Lahire, 2001; Lebrun, Lenoir et Thomas, 2011; Marples, 2002), öğrenme sorumluluğu (Paturet, 2007) gibi özellikler, öğrencileri öğrenme sürecinde etken ve aktif kılarak öğrencilerin öğrenmeye yönelik tutumlarını ve motivasyonlarını olumlu yönde etkilemektedir. Öğrenme sürecinin belirleyici unsurları sırasıyla şu şekilde sıralanabilir:
-Hiçbir şey istek olmadan gerçekleşmez.
-Çocuklar korku ve baskıyla değil kendi çabalarıyla daha etkili öğrenirler. Öğrenmenin en önemli itici gücü meraktır.
-Merakın azalması ile birlikte öğrenme çabası da azalır.
-Öğrenme bireyin kendi zihin şemalarını oluşturması, mevcut şemalarını güncellemesi, dış uyarıcılardan gelen bilgiyi anlamlandırması ile gerçekleşir.
-Hatalar öğrenme sürecinin önemli deneyimleridir.
– Geri bildirimlerin öğrenme sürecinde bireyin bilişsel ve duyuşsal özellikleri üzerinde olumlu etkileri vardır.
-Geri bildirim kapsamında öğrencinin öğrenme süreçlerine aktif olarak katılımının teşvik edilmesinin yanı sıra katılımın niteliği de değerlendirilmelidir.
Öğrenme kavramının en temel ve bilinen tanımı, bireyin davranışında ya da bireyin bir davranışı gösterme yeterliliğinde yaşantısı yoluyla meydana gelen kalıcı izli değişimdir. Refleks, bireyin doğuştan getirmiş olduğu bir uyarıcıya karşı belli ve basit bir davranış gösterme eğilimi olarak tanımlanır.
İçgüdü; doğuştan getirilen, türe özgü karmaşık ve öğrenilmemiş olan, kişiliğin gelişiminde rol oynayan temel psikolojik bir güçtür. Gündelik yaşamda içgüdü bireyin içinden geldiği gibi davrandığında ortaya koyduğu ve bilinçli olarak yapmadığı davranışlardır. İnsanlarda içgüdü yoktur yalnız içgüdüye uygun şekilde gösterilen davranışlar vardır ve bunlara da “içgüdüsel davranışlar” denir.
Öğretmenlerin uzman öğretmen ve başöğretmen eğitim konularında yer alan kavram öğretimi ve eğitimde etkili geri bildirimler konularının çok kısa özetini paylaştım. Eğitim öğretimde uzman ve başöğretmenlik kariyer basamakları konu listesinde yer alan kuramların ve temel yaklaşımların eğitim sisteminde uygulanabilirliği de değerlendirilmelidir. Eğitim sistemi sınav odaklı bir yapıdan kurtarılmadıkça, öğretim stratejilerindeki birçok yaklaşımın ya da kuramın uygulamalarında sorunlar yaşanacağını düşünüyorum. Geleceği aydınlık, yarınları umut dolu bir nesil için, “ÖNCELİĞİMİZ EĞİTİM”…
Ali Güngör
ikegitmeni@hotmail.com
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.